Bizim UEFA Kupamız Var
AÇIK GÖRÜŞ XIV 18.03.2008
----------------------------------------------------------------- YUNUS EMRE ORAL
bizim UEFA kupamız var
18 Mart tarihine hitaben sizlere dokunaklı bir Çanakkale yazısı yazmak isterdim.Hatta bu yazıyı daha başka yerlerede gönderip ün sahibi olabilme derdine de düşmek isterdim fakat kendimi bunu yapabilecek güçte hissetmiyorum.
Çünkü o efsanenin doğduğu Çanakkale'de eğitim seminerine katıldım geçtiğimiz hafta.Avrupa Birliği, Ulusal Ajans ve DPT'nin birlikte yürüttüğü bir gençlik demokrasi konulu eğitim programıydı.Programın amacı aktif katılımı sağlamak, vatandaşlık kavramını öğrenmek, karşındakini dinlemek falan..
Eğitimden birçok canlı sonuçlar çıkarabilirdim..
Genlerin demokraside pasifliği falan derken buraya sayfalarca yazı yazabilirdim fakat istemedim..
Orada gördüğüm çok acı bir tablo vardı çünkü..
Bana medeniyeti Avrupa Birliği öğretmeye çalışıyordu..
Yıllar önce Anadolu topraklarında bizlerden gördüğü demokrasiyi, vatandaşlık kavramını, insan olma bilincini gelip bize anlattı Avrupa Birliği..
Dehşete kapıldım oturup düşününce..
Tarih boyunca sayısız kavimler görmüş, nice devletlerin kurulduğu adeta medeniyetin beşiği tabir edilen Anadolu'ya bugün medeniyeti Avrupa'lı getirmeye çalışıyor..
Peki biz nasıl bu hale geldik ?
Afrika'dan başlayıp Avrupa'ya, Ortadoğu'ya, Uzakdoğu'ya hükmeden koskoca Osmanlı İmparatorluğu nasıl olurda Avrupa'lının eline bakar..
Aslında burda taht kavgalarıymış, kişisel menfaatlermiş derken sayısız sonuç çıkarabiliriz..
Önemli olan başka bir ayrıntı ve bu da şimdilerde çok sık yaptığımız bir davranış biçimi..
Geçmişe saplantılız ve geçmişteki başarılarımızdan övünmeden duramıyoruz.Sürekli biz şöyleydik, yok biz böyleydik derken laf arasında gidip IMF'ye borç alır konumuna geldik..
Biz Türkler hep böyleyiz ve her büyük başarıyı anlata anlata bitiremeyiz..
Bu övünmeye kendimiz öyle kaptırırız ki kendimizi hala o konumda zannederiz.Geçmişten ders çıkarmayıp onunla sürekli böbürlenirsek sonucuda hüsranla izleriz..
En basitinden herkesin anlayabileceği bi örnek vereyim;
Bundan 8 sene önce G.Saray UEFA Kupası'nı kazandı. Avrupa'nın 2.sınıf elit takımları arasında en büyük oldu. Muhteşem bir başarıydı ve çok büyük bir adım atmıştı G.Saray.Kendi takımının tanıtımı, ülke tanıtımı derken çok büyük bir yarar sağladı ülkeye..
Fakat aradan geçen 8 sene süresince G.Saray hiçbir şey yapmadı. Yaptığı tek hareket her gün kupanın tozunu almak oldu tabi bir de her konuşma arasında tüm G.Saray'lıların yaptığı gibi ''bizim UEFA kupamız var'' sözünü eklemek..
Belki o sene haklı olarak çok sevindiler ve bir daha ki senede. Fakat bu sevinme sürci çok fazla uzayınca artık bir takım gerçekler görülemez oldu.Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti'nde olduğu gibi.Sürekli olarak bilmem kimin torunları diye başlayarak hep bir taraflarımız kaldırıldı ve hep kendimizi üstün gördük..
Bugün herbirimiz para görünce havalara uçuyoruz. Çünkü ülke genelince açız.İmkanlarımız yok ve başka ülkelerin dayatmalarıyla yaşıyoruz.O kadar büyütmüşüz ki kendimizi arkadan büyüyenleri görmemişiz.Şimdi kafamıza dank edince anladık ne büyük hata yaptığımızı. Tıpkı G.Saray'ında başına dank ettiği gibi.8 sene sonrasında o kazandığı kupanın turnuvasında Avrupa'nın sıradan bir takımından 5 yiyerek elenince anladı ne büyük hata yaptığını..
Aslında G.Saray'a hatasını anlatan arkasından gelen oldu.G.Saray'ın hesaba bile almadığı F.Bahçe gelip Avrupanın 1.sınıf elit takımlarının olduğu kupada başarılar yakalamasından anladı kendini geliştirememenin ne büyük bir hata olduğunu.
Zincirleri kıramamanın bedelini böyle ödemek zorunda kaldı.Aslında o ezberi bozabilseydi şu an en büyük olabilirdi.
Fakat artık bir yararı kalmadı ve ülkemizde olduğu gibi futbolda da aynı hastalık devam ediyor..Ne acı ki ne zaman konu açılsa bir G.Saray'lı cevap olarak aynı cümleyi söylüyor;
''Bizim UEFA kupamız var''
...