Gereksiz Yanan Ampül

AÇIK GÖRÜŞ  XVI                                02.05.2008
-----------------------------------------------------------------                                               
YUNUS EMRE ORAL
    
       gereksiz yanan ampül


 
  Bir kalem ne anlatabilir ki bir insana..
  Sen ona yön vermedikçe, sen onu hissetmedikçe, onunla aşk yaşamadıça kalem nedir ki ?...
  Sadece basit bir yazma aracı..
  Dün 1 Mayıs'tı ve ülkemizin her noktasında belirli ölçülerde işçi bayramımız kutlandı..
  1 Mayıs'ın klasikleşmiş mesajlarından çok benim değinmek istediğim nokta; polisin olaylara müdahalesiydi.
  Haberlerde aşağı yukarı hepimiz izledik polisler maşallah ellerinden gelenin fazlasıyla bi takım şeyler yapmaya çalışmışlar..
  Özellikle hastanenin acil kapısına atılan biber gazı beni derinden etkiledi.Heralde çok önemli bir katil vardı da onun için attılar.Yoksa insanların kapısında biçare beklediği, içerideki insanın ya kurşunlanmış ya da kazada yaralanmış insan olabileceği, yeni doğum yapmış bir annenin dahi orada olabileceğini düşünürsek polis böyle bir hata yapmaz(!)...
  İşçilerin geceden beklediği meydanlarda sabah yürüyüş yapması kadar doğal ne olabileceğinin inanın çok araştırdım fakat herhangi bir şey bulamadım.Sanırım ondan daha doğal birşeyde yok..
  Cumhuriyet gazetesi muhabirlerinin coplanış sahnesi hala gözümün önünden gitmiyor.Öyle bir hırsla saldırıyor ki polisler sanki 30.000 insanımızın katili(30.000 yurttaşımızın katilinin İmralı'da ne bir cop, ne bir tekme darbesi yemeden, paşalar gibi yattığını burada vurgulamak isterim).Polislere bu hır nereden geldi bilinmez ama bilinen tek bir gerçek var ki o da; 1 Mayıs denince akla ilk gelen şey ya cop oluyor ya tekme..
  İşçilerin kendi haklarını koruması için kurduğu sendikalarla ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bu tip eylemlere katılması hem modern bir ülke olmamız açısından, hem Avrupa Birliği uyum süreci açısından hem de kişilerin gerekli yönetimlerde söz sahibi olabilmesi açısından ne kadar yararlı olduğu aşikar.Fakat bizim ısrarla anlamak istemediğimiz en önemli nokta hala bu tip eylmelerden korkuyor olmamız.İşçilerin bu rutin yürüyüşünü komünizm dalgası sayanlar siyaset bilimi konusunda ne kadar geridirler bunu tartışmaya gerek varmı bilmiyorum.Ama işçi haklarını korumak için AKP ve MHP'den destek gelmemesi kapitalizmin çarkaları arasında kimlerin ezildiğini açıkça ortaya çıkarıyor.Kapitalizmde kendini yer arayan bir iktidar-muhalefet ortaklığı sorun olmuyor fakat işçi haklarını savununca bu kömünizm oluyor, terörizm oluyor, solculuk oluyor, o oluyor bu oluyor..
  Bütün bir kutlamayı izledim ve ne bir MHP bayrağı ne bir AKP bayrağı gördüm..Ama bir şehit olsun MHP hemen sahipleniverir.Vatan vatan diye ağlamaya başlarlar hemen..Peki sorarım o büyük REİS lere bu vatanı sevmek için illa ki askerde ölmek mi gerekir???
  Bir işçi bu ülkenin kalkınması için hizmet edemez mi?
  Topluma yarar sağlayabilmek için gecesini gündüzüne katıp çalışan işçi vatan için bu işi yapamaz mı??
  Bunu hiç düşünmüyor mu o büyük parti ve o ocak liderleri ??
  İşçinin alın teriyle çalışması kömünizmse bu vatanın bünyesindeki orta sınıfın tamamı kömünist demektir bu..Bunu kabullenemeyen bir zihniyetin işçilerin haklarını korumaya yeltenmemesi bizim açımızdan kabul edilemez durumdadır ve hiç bir zaman kabul edilmeyecektir.
  İşçi bu halkın lideridir..
  İşçi bu halkın gözbebeğidir..
  Toplumun efendisi köylülerdir diyen Atatürk'ün, yetiştirdiği toplumun liderleri köylüye ''Ananı da al git'' diyor..
  Sizce bu zihniyete denecek çok fazla söz var mı??
  Gereksiz yanan ampüllerin sönme zamanı geldi de geçiyor..
  Söndürelim gitsin...

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol